“Ey İnsanlar!
Bu Kur’an size Rabbinizden bir öğüt,
inananlara rahmet olarak gelmiştir!”
Yaratıcımız
“insan” adıyla bir varlığı dünyaya getirirken,
onun mutlu ve huzurlu bir hayat sürmesi için
nasıl bir davranış içinde olması gerektiğini anlatan,
öğreten bir rehberi ve kullanma kılavuzunu da
yanında sunuyor.
İnsanın kullanma kılavuzu
“din”,
rehberi, ilâhî vahiyle gelen
“kitaplar”
ve onu tebliğ eden
“peygamberler”dir.
İlk insanın aynı zamanda ilk peygamber olması
insanın dünyada başıboş şekilde rehbersiz
ve kılavuzsuz bırakılmayacağının en büyük ispatıdır.
İhtiyaç duyulan her dönemde Allah,
isteklerini ve buyruklarını peygamber olarak
görevlendirdiği elçileri vasıtasıyla
insanlara ve toplumlara iletmiştir.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed,
bütün insanların peygamberi, Kur’an da
kıyamete kadar herkese yol gösterecek,
rehberlik edecek bir kitaptır.
Allah katında tek bir din vardır ve adı
“İslâm”dır.
Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar
bütün peygamberler
İslâm Dini’nin kurallarını
anlatmaya ve öğretmeye çalışmışlardır.
Allah’ın, yarattığı kullarından istediği tek şey,
yaratılış gayesine uygun olarak,
“insanca” bir hayat yaşamalarıdır.
Bir üretici firmanın, ürünlerinin
en verimli şekilde kullanılmasını sağlamak için
kullanma kılavuzunda yaptığı tavsiyeler gibi,
Allah da yarattığı kullarına
“insan gibi”
yaşamanın yolunu gösteren tavsiyelerde bulunmaktadır.
Bu âyette Kur’ân’ın insanlara
bir öğüt olduğu
söyleniyor. İlk öğüt, bizi ve kâinattaki canlı cansız
bütün varlıkların mutlak yaratıcısının
Allah olduğuna kesinlikle inanmak...
Aslında, sadece bu öğüde uyarak insan
bütün benliğiyle Allah'a inanabilse,
kalan diğer öğütlere uymak o kadar kolay olacak ki...
Öğüt, elbette tutulsun diye verilir.
Tutulmazsa öğüdü veren değil, tutmayan kaybeder.
Yaratıcımızın Kur'an'da bize verdiği öğütler de,
tutmadığımız zaman elbette bize zarar verir.
Bir büyüğümüzün verdiği öğüt yerine getirilmezse
karşılığında çekeceğimiz eziyet veya zarar,
her kişiye göre değişebilir. Kur'an'daki öğütlerin
bildiğimiz öğütlerden en önemli farkı şu:
Tutmak mecburiyeti yok... Evet aklımızla ve
irademizle, yaratıcının öğütlerine aldırmayabiliriz.
Fakat Allah diyor ki, "tavsiyelerime uyup uymamakta
serbestsiniz. Özgürce istediğiniz gibi davranabilirsiniz.
Ama ben öğütlerimi tutanları mükâfatlandıracağım,
tutmayanları da cezalandıracağım."
İşte açıkça verilen bu haberin şakası yok.
Ben bilemedim, düşünemedim, anlayamadım demeye
hakkımız var mı? Hüküm çok net ve kesin!
Bu sıradan birinin değil, Tanrı'nın, yaratıcının sözü!
Bizi yaratan, bizi bizden daha iyi bildiğine göre,
O’nun öğütlerine kulak vermek, emirlerini
yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak,
elbette ki bizim yararımıza olacaktır.
Âyetin devamında zaten bizim için
bir öğüt niteliği taşıyan Kur’ân’ın
“inananlara rahmet” olduğu müjdelenerek,
ilâhî kurallara uyanların bu işten kârlı çıkacağı
haber veriliyor. Kur’ân’a kulak tıkayıp
Allah’ın öğütlerinden mahrum kalanlar da, elbette
davranışlarının sonucuna katlanacaklardır.
*****
Allah diğer varlıklara göre üstün nitelikte
“insan” olarak yarattığı herkese hitaben diyor ki:
EY İNSANLAR !
"Bu Kur’an,
Rabbinizden size bir öğüt, bir uyarı;
ruhlarınıza,
kalplerdeki her türlü
hastalıklarınız
a,
şüphelerinize, cehaletinize, gönüllerdeki dertlerinize,
stres ve bunalımlarınıza
bir şifa,
ona
inanan herkese bir hidayet kaynağı,
doğru yolu gösteren
bir rehber ve rahmet olarak
gelmiştir.”
( Yûnus sûresi 10 / 57 )
NOT :
Koyu renkle yazılan âyet meâli Diyanet İşleri Başkanlığının yayınladığı
“Kur’an Yolu” Tefsirinden alınmıştır.
Açık renkle yazılarak kelimelerin ve cümlelerin genişletildiği bölümler,
bizim yorumumuz değil, okuyucunun daha iyi anlayabilmesi ve kavrayabilmesi için
diğer meal yazarlarının eserlerinden derlenen açıklamalardır.
Faydalı olması dileğiyle...