“Ey İnsanlar!
Peygamberler sadece bir uyarıcıdır!”
Önceki yazımızda, Allah’ın emirlerine, peygamberimizin
tavsiyelerine ve Kur’ân’ın hükümlerine tâbi olursak,
Rabbimizin istediği gibi bir kul olabiliriz demiştik
Peygamber dediğimiz seçilmiş şahsiyetler,
insanlara dini anlatmaları, kitapta yazanları
uygulamalı olarak öğretmeleri için
insanlara Allah tarafından gönderilmiş elçilerdir.
Görevleri Allah’tan aldıkları vahiyle,
doğruları, iyilikleri, güzellikleri ve insanın
Allah’a karşı olan sorumluluklarını, yaşayarak
örnek olacak şekilde topluma anlatmaktır.
Yaratılışın sırrına eremeyen, dünyaya
nasıl geldiğini bile düşünüp tahlil edemeyen
insanlar, Allah’ın dinini kendilerine tebliğ eden
peygamberlere inanmamışlar, karşı çıkmışlar,
onlarla mücadele etmişler, hatta öldürmüşlerdir.
Bir tür yeldeğirmenleriyle savaş niteliği taşıyan
bu mücadele, elbette yaratıcımızın bu özelliğine
hiçbir zarar veremeyeceği gibi, O’nun
yaratıcımız olduğu gerçeğini de ortadan kaldıramaz.
Günümüzde bile
Allah’ın yarattığı
şerefli bir insan olmaya gönlü razı olmayıp,
maymundan geldiğini rahatça kabullenen pek çok
insan var. Çünkü onlara öyle öğretiliyor,
onlar da bunun doğruluğunu araştırma
zahmetine bile katlanmadan inanıyorlar.
Doğruyu kabullenmek, insanlara nedense
yanlışı kabullenmekten daha zor geliyor.
Oysa insanların yaratılış gerçeğini kabullenip
Allah’a inanması, O’na herhangi bir fayda
sağlamayacağı gibi, aksi bir inat da O’na
en küçük bir zarar veremez. Sonuçta herkes
kendi inancının sonucuna katlanacaktır.
Kur’ân’ın bütün insanlığa hitap eden
son kitap olması yanında, Hz. Muhammed’in de
bütün insanları tevhide çağırmakla görevli
son peygamber, son elçi olduğunu biliyoruz.
Görevi, Allah’tan aldığı vahyi insanlara bildirmek.
Bu gerçekler karşısında hâlâ inanmakta
tereddüt edenlere karşı bir zorlama olmayacağını,
herkesin kendi özgür iradesiyle seçimini yapıp
gösterilen doğru yola gelmesinin arzu edildiğini,
inanmayanların bu tavrından da elçisinin
üzüntü duymaması için Allah, emirlerini ve nehiylerini
insanlara ulaştırırken, Hz. Muhammed’in sadece
tebliğle görevli bir uyarıcı olduğunu bize anlatıyor
ve bizzat kendisinin bunu insanlara söylemesini istiyor.
İlâhî vahyin karşısına akla mantığa uygun,
inandırıcı bir alternatif çıkaramayanlar,
akıllarınca Hz. Muhammed'le alay etmeye,
resimler, karikatürler çizerek onu değersizleştirmeye
çalışırlar. O sadece tebliğle görevli bir elçi.
Asıl onun ardındaki güce bu şekilde müdahale etme
imkânı yok. Bunu niye anlamak istemezler ki?
*****
Allah, inanmayan bu insanlara karşı
peygamberinin şöyle seslenmesini istiyor:
EY İNSANLAR !
“Kesinlikle
ben yalnızca
sizin iyiliğiniz,
kurtuluşunuz
için gönderilen, sorumluluk, hesap ve cezanın
varlığını açıklayan,
sadece apaçık bir uyarıcıyım.
Hakkınızda hükmü verecek, sizi cezalandıracak,
ya da mükâfatlandıracak olan ise, ancak ve ancak
yaratanınız ve yaşatanınız olan Allah’tır.
Bilin ki, Allah’a, O’nun gönderdiği kitaba ve peygambere
yürekten
iman edip, hâlis niyet ve amaçlarla bu imana yaraşır
salih ameller işleyenler,
dünya ve âhiret için güzel, doğru
ve
yararlı işler yapanlar, dürüst ve erdemli davranışlar
ortaya koyanlar
için, sınırsız bir
bağışlanma,
cömertçe verilmiş tarifsiz güzellikte çok değerli bir nasip,
tükenmez bol bir rızık
ve çok değerli nimetler vardır.
Âyetlerimize karşı gelmek, onları inkâr etmek,
hükümlerimizi yürürlükten kaldırmak, mü’minleri acze düşürmek için
birbirleriyle yarışırcasına düşmanca yoğun
çaba harcayanlar ise
cehennemlik olmayı, o harlı-alevli ateşi çoktan hak etmişler
dir.”
( Hac sûresi 22 / 49-51 )
NOT :
Koyu renkle yazılan âyet meâli Diyanet İşleri Başkanlığının yayınladığı
“Kur’an Yolu” Tefsirinden alınmıştır.
Açık renkle yazılarak kelimelerin ve cümlelerin genişletildiği bölümler,
bizim yorumumuz değil, okuyucunun daha iyi anlayabilmesi ve kavrayabilmesi için
diğer meal yazarlarının eserlerinden derlenen açıklamalardır.
Faydalı olması dileğiyle...